Ölüme Dair

Ölüm…
Sizin için ne ifade ediyor?
Rakam ve istatistiklerden başka!

Erdal İnönü’nün şu hatırasını okuyunca (https://www.karar.com/yok-olmak-istemiyorum-1592588) bu konuyla ilgili derin düşüncelere daldım.

Birkaç ay önce canım ablamın (kanserden), geçtiğimiz haftalarda ise yaşıtım olan bir arkadaşımın (iş kazasında) ani vefatlarıyla sarsılmış biri olarak, hayatın ne kadar kısa olduğunu üst üste idrak etme imkanım oldu. İkisi de hayat dolu insanlardı. “Bir tel kopar ahenk ebediyyen kesilir” dediği gibi Yahya Kemal’in, ansızın koptu teller.

Fakat ne zaman onları düşünsem kendi akıbetime geliyor konu.

Nerede, ne zaman, nasıl öleceğimi bilmiyorum. Kimse de bilmiyor kendi durumunu. Ama kesin olan bir şey var ki; er ya da geç, bugün olmazsa yarın, olmazsa öbür gün, öyle veya böyle, öleceğiz! Fakat ölümden sonra da bir hayat olduğunu bilmek/inanmak insana huzur veriyor.

Yaratıcıya veya ölüm sonrası hayata inanmayan ateist/inançsız bireyler açısından ölüm olayını merak ediyorum. Hastalık, kaza, deprem, virüs veya başka nedenle farketmez;

Ölüm gelip çattığı O AN.
Vücut fonksiyonların durdu, gözlerin kapandı. Peki sonra? Hiç düşündün mü? Sonra ne olacak ya da ne olsa iyi olurdu?

Bedenin toprağın altında çürüyüp giderken ruhun yeni bir dünyaya merhaba dese? Adaletli ve merhametli bir otoriteyle karşılaşmak.

Sevdiğimiz insanlarla orada tekrar buluşacak olma ümidi bile başlı başına bir inanç ve motivasyon kaynağı değil midir?

Üzerinde düşünmeye değer sorular…
Sadece inanmayanlar açısından değil, bir de inananlar açısından sorguluyorum ölümü.

Başta kendim olmak üzere; ölüm sonrası hayat için ne hazırladım?
Elimde ne var, bana sunulan imkanları/imkansızlıkları nasıl değerlendirdim?

Hayat su gibi, sevdiğimiz bir oyun gibi akıp gidiyor.

Dönüşü olmayan noktaya gelindiğinde, ekranda “Game Over” yazdığında ne diyeceğiz? “Keşke az daha süre verilseydi” demek işe yarar mı? Sanmam, bugüne kadar kimseye yapılmadı bu torpil.

Galiba yapılacak tek şey var, oyunu kuralına göre oynamak.
İncinsen de incitmeden, kırmadan, dökmeden…

Göksel ÖZTÜRK
5 Kasım 2020